Karanlık Mod
03-05-2024
Logo
Bayram Hutbeleri 12 - Hicri 1428-Miladi 2007 yılı Mübarek Ramazan Bayramı Hutbesi: 1. Tekbirin Anlamları (Arayı Düzeltmek), 2. Bildiklerin Nispetinde Allah’a Davet Farz-ı Ayndır.
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Birinci Bölüm:
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allah en yücedir. Allah’ım, gece gündüz sana hamd ederek seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Salât ve selam sadık ve sözüne güvenilir Efendimiz Muhammed’e (s.a.v.) olsun.

Ramazan Bayramı: 

Bayram Tekbirleri:

Değerli kardeşlerim; Ramazan bayramındayız. Ramazan bayramı ve tekbirleri Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

 شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَىوَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ ﴿
مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍفَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ
﴾ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَوَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَؤ

( سورة البقرة)

( (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kuran’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. )

(Bakara Suresi/185)

Önemli Hakikatler:

Birincisi: 

Her Kim Ramazan’dan Sonra Allah’ın Kendisini Affetmediğini Düşünür ve Buna İnanırsa Orucunda Eksiklik Var Demektir:
Değerli kardeşlerim; Arafat’ta vakfeye durup da günahlarının affedilmediğini zanneden kimsenin haccının olmayacağı zikredilmiştir. “Kim inanarak ve sevabını da Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa ve kim inanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan gecelerini namaz kılarak geçirirse (geçmiş günahları bağışlanır)” hadisi bu söze kıyas edilir. Bir kimsenin, Allah’ın kendisini ateşten kurtardığı ve Rabbiyle arasında, ondan sadır olan her şeyi bağışladığı yönündeki kanaati ağır basmazsa orucunda eksiklik var demektir. Bu ilk hakikattir.

İkincisi:

Hakikat ile Sadece Söyleme Arasında Tekbir: 
İkinci hakikat kardeşlerim; biz bayramda ve aynı şekilde kurban bayramında tekbir getiririz. Fakat sanki son zamanlarda İslam’daki bu büyük sözlerin içi boşaltılmış durumdadır.

“Allahu Ekber” ne demektir?

Tekbirin Anlamı ve Hakikati:

Kardeşlerim; öncelikle, bir konuşma dili vardır, bir de hal dili vardır ve ikisi arasında büyük bir fark vardır.  

Birinci Anlam:

“Allahu Ekber” in yani tekbirin anlamı: Allah Sübhanehu ve Teâlâ’dan başka kimsenin O’nu (hakkıyla) tanıyamaması, Allah’ı yalnızca Allah’ın bilmesidir. Allah hakkında ne kadar şey bilirsen bil, Allah’ı tanımak hususunda ne kadar engin bilgiye sahip olursan ol, Allah’ın en güzel isimlerini ne kadar öğrenirsen öğren, ne kadar çabalarsan çabala, yine de hak ettiği şekilde Allah’ı tanıyamayacaksın. Çünkü Allah’ı Allah’tan başkası bilemez. Hatta peygamberler bile Allah’ı gerektiği gibi tanıyamamıştır. Ancak bütün peygamberlerin ve elçilerin efendisi, Sidretü’l Münteha’ya ulaşan, salât ve selam üzerine olan, en yüce varlık, Efendimiz Muhammed (s.a.v.) Allah’ı tanıdı. Fakat beşerin hiçbiri bu konuda gerçek bilgiye sahip değildir. ‘Allahu Ekber’ in anlamı budur. Allahu Ekber dediğin zaman “Allah bildiğimden daha büyüktür” demiş olursun. O’nu ne kadar tanırsan tanı, O’na ne kadar yaklaşırsan yaklaş, ilimde ne kadar derinleşirsen derinleş, Allah Azze ve Celle’nin hak ettiği bilgiye ulaşamayacaksın. İşte bu ilk anlamdır.

İkinci Anlam:

Acı Gerçek, Rahatlık Veren Bir Yanılgıdan Bin Kat İyidir:

Fakat kardeşlerim, ikinci anlam çok önemli. İnsan iki bayramda da “Allahu Ekber” der. Size iltimas göstermeden acı bir gerçek olan şu sözü söyleyeceğim:
Müslümanları aldatan ya da sağlıkları hususunda onlara eziyet eden veya hak etmediği bir şeyi aldatma yoluyla onlardan alan, Müslümanları aldatan kimse, diliyle bin kere de tekrar etse bir kere bile Allahu Ekber demiş olmaz. Çünkü farkında olmadan haksızca ve düşmanca, Müslümanların sıhhati pahasına aldığı bu parayı kendisi için Allah’tan daha önemli görür. Öyleyse, Allahu Ekber dediğinde yalan söyler.
Her kim olursa olsun yaratılmış bir varlığa itaat edip de yaratıcıya isyan eden diliyle bin kere tekrar etse de bir kere bile Allahu Ekber demiş sayılmaz.
Mallarını gasp ederek insanların kalplerine korku salan diliyle bin kere tekrar etse de bir kere bile Allahu Ekber demiş olmaz. 
Bile bile hakkı olmayan bir şeyi alan diliyle bin kere tekrar etse de bir kere bile Allahu Ekber demiş olmaz. 
Değerli kardeşlerim; sadece konuşmayı bırakalım. İslam âleminde, bir milyar beş yüz milyon Müslüman içinde dinle ilgili zorunlu olarak bildiklerini inkâr eden hiç kimse bulamazsın. Ancak, Müslümanların davranışları böyle söylemez. Bir günah hususunda, (örneğin) eşinin utanç verici kıyafetlerle dışarı çıkmasına razı olan ve mescide gelip “Allahu Ekber” diyen kimse, diliyle bin kere de tekrar etse bir kere bile “Allahu Ekber” demiş olmaz. Çünkü bilinçaltında eşini razı etmeyi kendisi için, Allah’ı razı etmekten daha önemli görür.

Beni bağışlayın, acı gerçek rahatlık veren yanılgıdan bin kat iyidir. Çünkü Allah bizi terk etti. Müslümanlar dibe vurdu, umursamaz bir noktaya geldiler. Her gün haberlerde yüz ya da iki yüz ölünün haberini işitirler. Ama artık bu haberler çok sıradanlaştı. Güç sahibi biri esir edilince dünya ayağa kalkarken  her gün beş yüz kişi ölür de kimse ne konuşur, ne itiraz eder, ne kınar ne de eleştirir, doğal bir şey haline geldi çünkü. Bizim için Allah’ın emri önemsizleşti. Biz de Allah için önemsizleştik. İslam’ın yüce sözlerinin içeriği kayboldu. Allahu Ekber sözünün anlamı da onlardan biri.
Vallahi değerli kardeşlerim; alım-satımdaki tarifsiz aldatma ile aldatanlar bayram günü camiye gelip Allahu Ekber derler de vallahi bir kere bile bu sözü söylemiş olmazlar. Çünkü aldatarak elde edilen bu kazancı kendileri için Allah’tan daha önemli görürler. Gerçek şu ki, Allah’ın emri bizim için ve biz de Allah için önemsizleştik. Ne zamana kadar bu kelimeleri tekrarlayıp duracağız? La ilahe illallah; kelime-i tevhidin içi boşaltıldı.

Her şeyin Allah’ın elinde olduğunu mu düşünüyorsun?
Yalan, aldatma, hile ve dolandırıcılıkla değil, rızkın Allah’ın elinde olduğunu mu düşünüyorsun?
Her şeyi yapanın Allah olduğunu mu düşünüyorsun? O zaman ikiyüzlülük yapma. Her işin Allah’ın elinde olduğunu mu düşünüyorsun? O zaman Allah’tan başkasına umut bağlama.

“Allahu Ekber”in anlamı budur; her şeyden daha yüce. Rızkın bir olan Allah’ın elinde olduğunu mu düşünüyorsun? O zaman çoğu insanın yaptığını yapma.
Birçok Müslüman şirket temsilcisi. Başka bir şirket temsilcisi, şirket vekili gelir. Onu lokantaya götürürler. Bu kişi alkol ister. Onlar da o kimseye alkol verirler. Bayram günü de camiye gelip Allahu Ekber derler. Vallahi, bu kelimeyi dilleriyle bin kere de tekrar etseler bir kere bile söylemiş sayılmazlar.
Allah Azze ve Celle’nin kanunu olduğu halde kız çocukları mirastan mahrum eden, diliyle bin kere de tekrar etse bir kere bile Allahu Ekber demiş olmaz.

(( إن الرجل ليعبد الله ستين عاماً ، ثم يضر في الوصية فتجب له النار ))

[ ورد في الأثر ]

(( Bir kimse altmış sene Allah’a ibadet eder. Sonra vasiyet konusunda zarar verir (adaletsiz davranır) de cehennem ona vacip olur. ))

Peki, biz neredeyiz? Akrabalık konusunda Allah’tan başka kimsenin bilmediği haksızlıklarla yaşıyoruz; eşlere haksızlık ederek, çocuklarımıza haksızlık ederek, kız çocuklarını mahrum ederek, ortaklarımıza haksızlık ederek. (Oysa) ‘Allahu Ekber’ sözü dağları yerle bir eder. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ لَوْ أَنْزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ ﴿

( سورة الحشر)

(Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün.)

(Haşr Suresi/21)

“Allahu Ekber” diyorsun, (ama) bu haram kazancı Allah’tan daha büyük görüyorsun. Bu ikiyüzlü konumu uygun ve hikmetli görüyor, sana selamet verenin de o olduğunu düşünüyorsun. Kim bir zalime yardım ederse Allah onu, ona musallat eder. Allah’ın seninle olduğunu görmüyor musun? (Hâlbuki) Allah şöyle buyuruyor:

﴾ قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَى * قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى ﴿

( سورة طه)

( Musa ve Harun şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz. Allah şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm. )

(Taha Suresi/45-46)

Firavun… Firavunun ne olduğunu bilir misiniz? Allah seninle beraberse kim karşında durabilir ve Allah senin karşındaysa kim senin yanında olabilir? Bir kaynakta şöyle geçer: “Kim yarattığım bir varlığa değil de bana bağlanırsa onu niyetinden anlarım. Yer ve gök ehli ona tuzak kurarlar da ben de onun için oradan bir çıkış yolu yaratırım. Kim de yarattığım bir varlığa bağlanırsa onu niyetinden anlarım. Yeryüzünü ayağının altında dipsiz çukur yaparım ve önündeki göklerin verdiği rızkı da keserim. 
Nerede tevhid, nerede Allah’tan başka ilah, O’ndan başka ne veren ne de men eden, ne izzetli kılan ne zelil kılan, ne yükselten ne alçaltan, ne zarar veren ne de fayda veren olmadığına dair  inancın? 

Değerli kardeşlerim; hiçbirinizin aklına bizi çöküş içinde olmaya sürükleyen sebeplerin neler olduğu gelmedi mi? İnancımızda, davranışımızda, gelenek ve göreneklerimizde ciddi bir eksiklik var. Toplumsal bir ay olan Ramazan nasıl sadece davet ve televizyon ayı haline geldi? İbadetler nerede? Allah ile barış nerede? Samimi tevbe, Kur’an-ı Kerim nerede? Nebi (s.a.v.) yürüyen Kur’an idi. Hz. Aişe’ye onun ahlakı sorulmuştu da O, “O’nun ahlakı Kur’an’dı.” demişti. 
Sımsıkı sarılan, bağlı kalan, kınayıcının kınamasından etkilenmeyen, Allah’ın (koyduğu) sınırlarda duran bu Müslüman nerede? Söyleyeceğim şey konusunda dikkatli olun. Son kez söylüyorum: ‘Allahu Ekber’ deyip de madde, mal, bir insanın rızası ya da sağlam bir konum olsun herhangi bir şeyi kendisi için Allah’tan daha önemli gören kimse  Allah’ı razı edemez. Mevki, mal ya da insan, eğer bunların rızasını Allah’ın rızasından daha önemli görüyorsan, dilinle bin kere de tekrar etsen bir kere bile Allahu Ekber demiş olmazsın. İşte bu ilk nokta.
İkinci nokta; Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor:

﴾ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ ﴿

( Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin. ) 

(Enfal Suresi/1)

Bayram Günleri İki Kişinin Arasını Düzeltmek İçin Bir Fırsattır:

Bayram günleri iki kişinin arasını düzeltmek için bir fırsattır. Nitekim Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

(( إياكم وفساد ذات البين ، إنها الحالقة ، لا أقول : حالقة الشعر ، ولكن : أقول حالقة الدين ))

[ الترمذي ]

(( İki kişinin arasını bozmaktan sakının. Şüphesiz ki bu kökünden kazır. Saçı traş eder (kazır) demiyorum. Fakat dini (kökünden) kazır diyorum. ))

(Tirmizi)

Arayı Düzeltme Seviyeleri:

Mübarek Ramazan bayramı arayı düzeltmek için temel fırsattır. Arayı düzeltme üç düzeyde anlaşılır:
Samimi tevbe, tam bir itaat ve nafile ibadetler ile salih ameller yoluyla Allah’a yaklaşarak Allah ile aranda olanları düzelt.
Bağışlama, özür ve ihmal ettiğin şeyleri yerine getirerek başkalarıyla arandakileri düzelt.
Sonra bütün Müslümanlarla aranda geçenleri düzelt. Allah Azze ve Celle’nin şu sözünün anlamı budur:

﴾ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ ﴿  

(سورة الأنفال)

( Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin. )

(Enfal Suresi/1)

Mübarek Ramazan bayramı arayı düzeltmek için en büyük fırsattır.

(( إياكم وفساد ذات البين ، إنها الحالقة ، لا أقول : حالقة الشعر ، ولكن أقول : حالقة الدين ))

[ الترمذي ]

(( İki kişinin arasını bozmaktan sakının. Şüphesiz ki bu kökünden kazır. Saçı traş eder (kazır) demiyorum. Fakat dini (kökünden) kazır diyorum.))

(Tirmizi)

Bayram Günleri Sıla-i Rahim İçin Bir Fırsattır:

Bir başka konu da  şu; bayram sıla-i rahim/akraba ziyareti için bir fırsattır. Birçok hadis-i şerif sıla-i rahimin rızkı artırdığını, ömrü uzattığını ve eceli geciktirdiğini vurgular. Allah Azze ve Celle’nin Nebi’ye (s.a.v.) emredip buyurduğu şu ayetin anlamı da budur:

﴾ وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ ﴿

(سورة الشعراء)

(Önce) en yakın akrabanı uyar.)

(Şuara Suresi/214)

Kendinle akraban arasında bir engel yok. Bu güvenden yararlan ve akrabanın elinden tutup Allah’a ulaştır.

Günümüzde Akraba Ziyaretlerinde Olan Şudur:

Günümüzde akraba ziyareti ne hale geldi? İltifat sözcüklerini geçmeyen, ziyaretçinin; akrabasının yaşam ve sağlık koşullarını, eğitim durumu ve dini durumunu önemsemediği, harcamalarıyla, mali büyüklüğü ve yolculuklarıyla övünerek akrabasına yaklaştığı bir ziyaret haline geldi. Aralarındaki konuşmalar da bildiğiniz gibi onları ne ileri götürür ne geri. Şunu unutmayın:

(( مَا مِنْ قَوْمٍ يَقُومُونَ مِنْ مَجْلِسٍ لَا يَذْكُرُونَ اللَّهَ فِيهِ إِلَّا قَامُوا عَنْ مِثْلِ جِيفَةِ حِمَارٍ ، وَكَانَ لَهُمْ حَسْرَةً ))

[ أبو داود عن أبي هريرة ]

(( Bir cemaat, bir mecliste otururlar da Allah’ı zikretmeden kalkarlarsa, sanki eşek leşini yemiş gibi kalkarlar ve (o meclis) onlar için pişmanlık olur. ))

(Ebu Davud’un Ebu Hureyre’den rivayeti )

Şüphesiz bu konuşma dünyayı, fiyatları, dünyada olup bitenleri konuşma; nefsi gam, keder, ümitsizlik ve hüsranla dolduran konuşmadır. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

لَا يَقْعُدُ قَوْمٌ يَذْكُرُونَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ إِلَّا حَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ ، وَغَشِيَتْهُمْ ))
(( الرَّحْمَةُ ، وَنَزَلَتْ عَلَيْهِمْ السَّكِينَةُ ، وَذَكَرَهُمْ اللَّهُ فِيمَنْ عِنْدَهُ

[ مسلم عن أبي هريرة ]

(( Allah’ı zikretmek için oturan bir gruba, melekler kanat gerer. Onları ilahi rahmet kuşatır ve onlara sekinet iner. Allah da onlardan, yanındakilere bahseder. ))

(Müslim’in Ebu Hureyre’den rivayeti )

Müslüman, bayramın üç gününü çoğunlukla akrabalarını ziyaretle geçirir. Söylemen gereken söze, ne söylediğine dikkat et. Onlara Allah’ı anlat, Allah’ın ayetlerini hatırlat. Evrenle, yaratılışla ilgili bir ayet hatırlat, Kuranî bir ayet hatırlat. Nebi’nin (s.a.v.) kemalini, tertemiz sünnetini hatırlat. Bildikleriyle amel eden, kendilerini Allah’a adamış âlimleri anlat. Bu yüce şerefi hatırlat onlara. Bu kusursuz dini, sıratı müstakimi hatırlat. Ahireti zikret. Üç gün, tekrarlanan ziyaretlerle hayatımızdan bir parça alıp götürür. Ne hakkında konuşuyorsun? Herkesin bildiği alışılmış şeyler hakkında. Onlara hepsinin duyduğu, bütün bilgi kaynaklarının yaydığı bir haber aktarıyorsun. Bu konuşmadan ne kazanıyorsun?
Bayram, Allah’a davet hususunda bir fırsattır. Bu yüzden kıymetli kardeşlerim sıla-i rahim, akrabalarla temasa geçip onları ziyaret etmek demektir. Önemli olan akrabanla buluşmandır, ona kart bırakıp işi bitirmen ve her ne kadar istenilen gerçekleşmese de “Sorumluluk (üzerimden) düştü” demen değildir. Önemli olan akrabanla buluşmandır. En iyisi de sene boyunca birlikte yaşayan akraba grubunun karşılıklı birbirini ziyaret etmek yerine tek bir evde uzun süreli bir araya gelmeleridir. Senede sadece bir kere gördüğün kimselere ise durumlarını kontrol etmek için bayram ziyaretlerinde en uzun vakti ayır. Zengin olan fakirin, güçlü olan zayıfın, âlim olan bilgisi az olanın elinden tutsun.
Akrabanı ziyaret ettiğinde bu ailenin durumunu kontrol etmek, onu gözetmek, gençlerinin elinden tutup Allah Azze ve Celle’ye ulaştırmak ile mükellefsin. Üç gün boyunca amellerin en zirvesi kabul edilen işlerin var. Sen, adı sıla-i rahim olan bir itaati yerine getiriyorsun.
Değerli kardeşlerim; bu buluşmaların verimli olması için gayret gösterin. Bu buluşmaların Ramazan’da, bir Ramazan dersinde duyduklarınızdan ya da teravih namazından, sabah namazından gelen ışıltılar olması için çalışın.

أمرني ربي بتسع : خشية الله في السر والعلانية ، كلمة العدل في الغضب ))
والرضى ، القصد في الفقر والغنى ، وأن أصل من قطعني ، وأن أعفو عمن
(( ظلمني ، وأن أعطي من حرمني ، وأن يكون صمتي فكراً ، ونطقي ذكراً ، ونظري عبرة

[ رواه رزين عن أبي هريرة ، وانظر مشكاة المصابيح للتبريزي ]

(( Rabbim bana şu dokuz şeyi emretti: Gizli ve açık hallerde Allah’tan korkmak, kızgınken de hoşnutken de doğruyu söylemek, fakirlikte ve zenginlikte itidalli davranmak, benden ilgisini keseni ziyaret etmek, bana haksızlık edeni bağışlamak, bana vermeyene vermek, suskunluğumun bütünüyle düşünce, konuşmamın zikir ve bakışımın ibret olması. ))

(Ruzeyn Ebu Hureyre’den nakletmiştir. Ayrıca Tebrizi’nin Mişkatü’l Mesabih adlı eserine bakınız. )

Değerli kardeşlerim, ‘Allahu Ekber, Allah en yücedir’ sözü büyük bir sözdür. Ekber; yani her şeyden, bildiklerimden, her hangi bir şeyden daha yüce, en yüce. Sahabe-i Kiram, Allah’ın murad ettiği şekilde bu sözü söyleyince fetihleri doğuda Çin’e, batıda Paris yakınlarına kadar ulaştı. Bu sözün içi boşaltıldı ve işte şu an beş İslam ülkesi işgal altında. Katliam bütün gücüyle oralarda ve Müslümanın bu olanlarla asla hiçbir ilgisi yok.
Kıymetli kardeşlerim; eğer sahabe İslam’ı bizim anladığımız gibi anlasaydı Mekke-i Mükerreme’den çıkamazdı. Dünyanın her köşesine ulaşmak derin bir anlayış, ince bir bağlılık, tam itaat, can feda etme ve diğergamlıkla olur.

Bayram, Sorunları Çözmek ve Uyuşmazlıkları Gidermek İçin Bir Fırsattır:

Değerli kardeşlerim; ikinci maddeye gelirsek:

﴾ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ ﴿ 

[ سورة الأنفال]

( Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin. )

(Enfal Suresi/1)

Bayramda sorunları çözmen gerekir. İlgini kestiklerini ziyaret etmen, sana haksızlık edeni affetmen, sana vermeyene vermen gerekir. 
İkinci şey: Akrabanı ziyaret etmen gerekir ki bu ziyaret onları kontrol etmen, onlara yardım eli uzatman demektir. Zengin fakirin elinden, güçlü olan zayıfın elinden, bilgisi olan bilgisi az olanın elinden tutmalı. 
Değerli kardeşlerim; Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür ve hamd Allah’a aittir.

İkinci Bölüm:

Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allah en yücedir. Allah’ım, gece gündüz sana hamd ederek seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim.

Allah’a Davet Farz-ı Ayndır:

Değerli kardeşlerim; hutbelerimde ve derslerimde Allah’a davetin bütün Müslümanlara farz olduğunu çokça vurguluyorum. Size “Niçin namaz kılıyorsunuz?” diye sorsam net bir şekilde şöyle cevap verirsiniz: Çünkü namaz farz-ı ayndır. Sizi temin ederim Allah’a davet de namaz gibi farz-ı ayndır. Fakat delil isterseniz, Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

﴾ قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي ﴿

( سورة يوسف)

( De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız.  )

(Yusuf Suresi/108)

Yani delil getirerek ve gerekçelendirerek Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor:

﴾ قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ﴿

( سورة آل عمران)

( De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. )

(Ali İmran/31)

Bu nedenle bilerek Allah’a davet etmeyen kimse Allah Resulü’ne uymamış olur ve bu nedenle de Allah’ı sevmemiş olur.

Allah’a Davet Etmek Engin Bilgi Sahibi Olmak Demek Değildir:

Allah’a davet etmek farzı ayndır. Ancak farzı ayn dediğim zaman bu, vaktini geniş bir ilme sahip olmak, ilimde derinleşerek geçirmek demek değildir. Bu, kendini ilme hasrediş farzı kifayedir; Allah Teala’nın şu sözü dolayısıyla bazı kimselerin yerine getirmesiyle herkesin üzerinden (sorumluluk) düşer:

﴾ وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ ﴿

( سورة آل عمران)

( Sizden hayra çağıran bir topluluk bulunsun. )

(Ali İmran Suresi/104)

Bildiklerin ölçüsünde olan farz-ı ayndır. Hutbede, bir derste ya da bir seminerde duyup da etkilendiğin şeyin ana fikirlerini yaz. Bir sonraki haftayı, tüm buluşmalarında bu hakikatleri aktarmak için zamansal bir alan olarak belirle; Nebi (s.a.v.) böyle buyuruyor:
Abdullah bin Amr’ın rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

(( بَلِّغُوا عَنِّي وَلَوْ آيَةً ... ))

[ البخاري ]

(( Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur’an’dan) bir ayet bile olsa ulaştırınız. ))

(Buhari)

Bildiklerin ölçüsünde ve tanıdıklarınla birlikte Allah’a davet etmek farzı ayndır:

حَتَّى إِذَا رَأَيْتَ شُحًّا مُطَاعًا ، وَهَوًى مُتَّبَعًا ، وَدُنْيَا مُؤْثَرَةً ، وَإِعْجَابَ ))
(( كُلِّ ذِي رَأْيٍ بِرَأْيِهِ ، فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ ، وَدَعِ الْعَوَامَّ 

[ أبو داود ، ابن ماجه ، الترمذي عن أبي ثعلبة الخشني ]

(( Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini görürsen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. ))

(Ebu Davud, İbni Mace ve Tirmizi’nin Ebu Salebe el Huşeni’den rivayeti )

Burada bu alan akrabaların, arkadaşların, komşuların ve iş arkadaşlarındır. Şu hadisin anlamı budur:

(( فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ ، وَدَعِ الْعَوَامَّ ))

Sonuç:

Bu yüzden sevgili kardeşlerim; bayram akrabalar arasındaki yanlış anlaşılmaları gidermek, arayı düzeltmek için bir fırsattır. Bayram, akrabaları ziyaret etmek için ve ince manasıyla ellerinden tutup Allah’a ulaştırmak, onlara yardım eli uzatmak için bir fırsattır. Bayram, Allah’a davet etmek için bir fırsattır. 
Tekrar sizlere hatırlatıyorum:

(( مَا مِنْ قَوْمٍ يَقُومُونَ مِنْ مَجْلِسٍ لَا يَذْكُرُونَ اللَّهَ فِيهِ إِلَّا قَامُوا عَنْ مِثْلِ جِيفَةِ حِمَارٍ ، وَكَانَ لَهُمْ حَسْرَةً ))

[ أبو داود عن أبي هريرة ]

(( Bir cemaat, bir mecliste otururlar da Allah’ı zikretmeden kalkarlarsa, sanki eşek leşini yemiş gibi kalkarlar ve (o meclis) onlar için pişmanlık olur. ))

(Ebu Davud’un Ebu Hureyre’den rivayeti )

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle

   

İlgili Konular